28 Mayıs 2013 Salı

Elektrikli Renaultlar


Renault elektrikli araçları geldi.
Fluence Z.E., ile sıfır emisyon (sıfır CO2 salım), ve düşük maliyetler... Flunce Z.E. ile ilk kez %100 elektrik motorlu bir araç yollara çıkıyor ve yüksek teknolojili bir otomobilden beklenen her şeyi sunuyor: konfor, performans, tasarım, güvenlik. Buna ek olarak elektrik motorlu arac sessizliği ve sadece elektrikli motora özel hızlanma performansı... Renault, Elektrikli Otomobil gamını lanse ederek size daha sade, daha konforlu, daha teknolojik ve çok daha çevreci otomobiller sunmayı taahhüt ediyor., Renault Grubu Başkanı Carlos Ghosn’un sözleri ile: " Biz, Renault markası olarak, çözümün bir parçası olmaya karar verdik. Herkes için elektrik motorlu araç, sektörümüzde derinden bir değişim anlamına gelmektedir. Otomobilin yeniden insanlık ve dünyamız için bir ilerleme aracı olarak algılanmasını sağlamak; otomobili, daha yeşil şehirler ve yerleşim yerlerinde çevreyle daha uyumlu, daha sessiz ve yaşanması daha hoş olan bir nesne haline getirmemiz söz konusudur."


13 Mayıs 2013 Pazartesi

OSMANLI ARMASI VE ANLAMI

osmanlc4b1armasc4b1wwwj7

 Topkapı Sarayı Harem girişinde köşeye yerleştirilmiş bir arma. 
Tuğra II. Abdülhamid Han'a ait. Bu da eserin 1876-1909 yılları arasında yapıldığını göstermektedir.
Osmanlı Arması 18. asır sonlarında meydana gelmeye başlayıp, karakteristik özelliklerini II. Abdülhamit Han devrinde kazanmıştır. Bu devirde devletin unsurlarını armaya yerleştirme fikri ön plana çıkmıştı.
Arma çok farklı fonlarda olabiliyor. Ama temel özellikleri hemen hemen aynıdır.
Saltanat ve orduyu temsil eden motifler kullanılmıştır.
Şimdi fotoğrafı inceleyelim:
1- Tuğranın etrafınaki bu güneş motifi, padişahın güneşe benzetilmesinden ileri gelir. 
2- II. Abdülhamit'in tuğrası.
3- Sorguçlu serpuş: Osman gaziyi ve tahtı temsil eder.
4- Kalkan: Ortasında stilize edilmiş bir güneş motifi var. 12 yıldız: Rivayete göre bu 12 yıldız 12 burcu temsil eder. Güneş bu burçlar üzerinde hareket eder. Böylece Osmanlı kainatın merkezi addedilmiştir.
Başka bir rivayete göre Osmanlı'nın 12 eyaletini temsil eder.
5- Osmanlı sancağı.
6- Mızrak: Son dönem mızraklı süvari alaylarını remzeder.
7- Tek taraflı teber (balta): tören silahıdır.
8- Çift taraflı teber: Orduda üst düzey görevliler tarafından üstünlük sembolü olarak kullanılmıştır.
9- Mızrak.
10- El siperlikli tören kılıcı: bu kılıç klasik türk kılıcı olmayıp, o devirdeki subaylar tarafından kullanılırdı.
11- Top: topçu ocaklarını temsil eder.
12- Kılıç: geleneksel türk kılıcı.
13- Top gülleleri.
14- Borazan: modern mızıka takımının kullandığı çalgı aletidir.
15- Yay.
16- Çapa: Osmanlı denizciliğini temsil eder.
17- Bereket boynuzu: bu boynuzun Osmanlı kültürüyle alakası yoktu. Armayı tasarlayan kişi azınlıklardan biri veya bir Avrupalı olsa gerek. Osmanlı topraklarını temsil ettiği rivayet edilir.
18- Hilafet sancağı (yeşille remzedilmiş).
19- (Üstte) Kuran-ı Kerim. (Altta) Kanunnameler (böylece devletin adaletinin osmanlı yazılı kanunları ve şeriat ile sağlandığı remzediliyor).
20- Terazi: şeşper ve asaya asılıdır. adaleti temsil eder.
21- Asa ve şeşper(altı dilimli topuz) şeşper: asalet ve üstünlüğü remzeder. asa: Hz. Musa'nın asasını remzeder.
22- Toplu tabanca: 1840'dan itibaren bütün subayların kullandığı silahtı. Osmanlı ordusunun modernize edildiğini remzeden bir motif.
23- Kılıç.
24- Çift taraflı teber.
25- Süngülü tüfek: Nizam-ı Ceditle birlikte Osmanlı ordusunun asıl silahı olmuştur.
26- Şefkat nışanı: 1878'de II. Abdülhamit Han tarafından ihdas edilmiş olup; savaş zamanında, büyük afetlerde devlete, millete hizmet eden kadınlara verilirdi.
27- Mecidi nişanı: Beş ayrı derecesi vardır ki kişinin başarıları arttıkça bir üst derecesi verilirdi. Üst derece verilince alt derece geri alınırdı. Savaşlarda üstün başarı gösteren askerlere verilirdi.
28- Nışan-ı iftahar: Sultan Abdülmecid döneminde ihdas edilmiştir. Üst düzey devlet hizmetlileri ve askerlere verilirdi.
29- Nışan-ı osmani: Sultan Abdülaziz Han tarafından 1862'de ihdas edilmiş olup, devlet hizmetinde üstün başarı sağlayanlara verilirdi.
30- Nışan-ı al-i imtiyaz: Devlet adına faydalı işlerde bulunmuş ilim adamları, idareci ve askerlere verilmek üzere 1876'da II. Abdülhamit Han tarafından ihdas edilmiştir.





9 Mayıs 2013 Perşembe

Sigarının içindekiler ilk kez açıklandı. İçinde Alkol bile var !








Türkiye'de ilk defa sigara içerisindeki katkı maddelerini kamuoyunun bilgisine sunan TAPDK, bunları, "Tütün Mamullerinde Kullanılan Girdiler" başlığıyla www.tapdk.gov.tr internet adresinden duyurdu.

TAPDK, Tütün Mamullerinin Zararlarından Korumaya Yönelik Üretim Şekline, Etiketlenmesine ve Denetlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "Kurum, tüketicinin bilgilendirilmesini sağlamak amacıyla bu madde uyarınca sağladığı bilgileri, ticari sır oluşturan özellikle ürün formülü bilgilerinin korunmasına özen göstererek halkın bilgisine sunar" hükmü gereğince, söz konusu maddeleri açıkladı.

Kurum, 2012 yılında 6 sigara üreticisi firma tarafından piyasaya arz edilen 267 değişik markalı sigara mamulat çeşidinin üretiminde kullanılan girdileri, "katkı maddeleri", "sigara kağıdı", "kenar ek yeri yapıştırıcısı", "sigara kağıdı üzerinde kullanılan mürekkep", "filtreleme maddesi", "filtre sargısı", "filtre yapıştırıcısı" ve "uç kağıdı ve uç kağıdı mürekkebi" başlıkları altında kamuoyu ile paylaştı.

Açıklanan listelere göre, sigaralarda 269'u (yanmış) katkı maddesi olmak üzere 602 farklı girdi kullanıldığı ortaya çıktı. "Katkı maddeleri" başlığıyla açıklanan listede, "anisaldehit, asetik asit, asetofenon, bal, benzil alkol, Bulgar gül yağı, etil alkol, gliserol, ıhlamur yağı, kakao özütü ve tozu, karamel, karanfil yağı,laktik asit, mentol, meyan kökü tozu, nitrojen, ökaliptol, propilen glikol, rom, şeker, vanilya, yasemin ve yıldız anason yağı"nın da aralarında bulunduğu 269 madde yer aldı.

Sigara kağıdı için 25 (yanmış), kenar ek yeri yapıştırıcısı için 9 (yanmış), sigara kağıdı üzerindeki mürekkepte 35 (yanmış), filtreleme için 39 (yanmamış), filtre sargısında 51 (yanmamış), filtre yapıştırıcısında 37 (yanmamış), uç kağıdı ve mürekkebinde 137 maddenin (yanmamış) kullandığını belirlendi. 




Yaz geliyor, doğal dondurma nasıl yapılır ?



Hazırlanışı: Dolapta soğutulmuş kividen bir dilim kesip, dondurma çubuğuna saplayın daha sonra eritilmiş bitter çikolatanın içine daldırıp çıkardın çikolatanın sıcak kivinin soğuk olmasından dolayı çikolata hemen donacaktır..  Afiyet olsun :)

(kivi yerine çilek v.b gibi meyvelerde kullanılabilir)

Futbol tarihinde futbolcu, teknik adam, kaleci yada spor yorumcularının unutulmayan, bir zamana damga vurmuş efsane sözleri vardır. İşte o sözlerden bazıları;





"O zaman başkana söyleyin bu takıma at alsın, onu koştursun." Alex De Souza.





"Hakemlerin sorunu nedir biliyor musunuz ? Kuralları biliyorlar ama futboldan anlamıyorlar." Bill Shankly.





Coca Cola'dan devrim gibi karar!











Coca-Cola, 12 yaşından küçük çocuklara yönelik reklam ve pazarlama yapmayacağını açıkladı.
İçeceklerinin obeziteye yol açtığı suçlamalarıyla uğraşan  içecek devi Coca Cola,  piyasaya düşük kalorili ve kalorisiz içecekler sunmaya ve kalori miktarlarını içeceklerinin ön yüzüne yazmaya hazırlanıyor.

Coca Cola'da yapılan yazılı açıklamada, Coca-Cola Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Muhtar Kent'in ABD'de Atlanta'da düzenlenen 127.yıl kutlamalarında Coca-Cola'nın dünyada obezite ile mücadele için dört stratejik taahhüdünü açıkladı. Georgia Valisi Nathan Deal ve Atlanta Belediye Başkanı Kasim Reed'in de katıldığı törende konuşan Kent, obeziteye karşı global ölçekte verdikleri taahhütleri şöyle sıraladı:
"Tüm pazarlarda düşük ve sıfır kalorili içecek seçenekleri sunmak. Tüm ürünlerin besin değerlerine paketlerin ön yüzünde yer vermek. Faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde fiziksel aktivite programlarını destekleyerek toplumların daha aktif olmalarına katkıda bulunmak. Pazarlama faaliyetlerini yüksek sorumluluk bilinciyle yürütmek ve tüm dünyada 12 yaş altı çocukları doğrudan hedefleyen reklam yapmamak" dedi.
"TÜM KITA VE ÜLKELERDE GEÇERLİ OLACAK"
Obeziteyi "Neredeyse herkesi etkisi altına alan, günümüzün en zorlu sağlık konusu" olarak tanımlayan Kent, "Küresel ölçekteki bu toplumsal sorunu çözmek için hepimiz üzerimize düşeni yapmalı ve işbirliği içinde çalışmalıyız. Biz, çözümün bir parçası olmak için özel sektör, kamu ve sivil toplum alanlarındaki ortaklarımızla yakın işbirliği içerisindeyiz. Faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz tüm kıta ve ülkelerde geçerli olacak, dört taahhüdümüzü açıkladığımız bugün, daha iyiye olan yolculuğumuz için de önemli bir adım daha atıyoruz" şeklinde konuştu.

OBEZİTEYLE MÜCADELE İÇİN İNTERNET SİTESİ
Açıklamaya göre, Coca-Cola, obeziteyle mücadele konusundaki girişimlerinin takip edilebilmesi için www.comingtogether.com adlı bir internet sitesi oluşturdu. Şirket ayrıca site üzerindenobezite ile mücadele konusunda gelinen noktayı toplumla paylaşma sözü verdi. Bu dijital platformda Coca-Cola Şirketi'nin küresel taahhütleri hakkında daha detaylı bilgi paylaşımı yapılacak, isteyen herkes şirketin bu alandaki çalışmalarını ve elde edilen ilerlemeyi takip edip geri bildirimde bulunabilecek.
  
800 FARKLI DÜŞÜK KALORİLİ ÜRÜN
Şirket bilgilerine göre, gazlı içecek, aromalı ve vitaminli su, çay, kahve, meyve suyu ve meyveli içecek, spor ve enerji içecekleri olmak üzere neredeyse tüm alkolsüz içecek kategorilerinde ürünler sunan Coca-Cola'nın ürün yelpazesinde yaklaşık 800 farklı düşük ve sıfır kalorili ürün seçeneği yer alıyor. Düşük ve sıfır kalorili ürünler ise Coca-Cola'nın ürün portföyünün yüzde 25'ini oluşturuyor.

kaynak: Haber Türk Gazetesi


8 Mayıs 2013 Çarşamba

VW BETTLE



Beetle, Tosbağa, VosVos… Aynı arabanın aynı modeli için takılan isimlerden en çok bilinenleri… Kullanıcılarının tutku ile bağlı oldukları otomobile bir çok isim takmalarının sonucu, bu kelimelerin hepsi aynı arabayı rahatça anlatıyor bize.  Peki 1930′larda üretimine başlanan bir otomobilin sadece modelini söylediğinizde (başına markasını bile eklemeyip) Vosvos dediğinizde, kadın – erkek, her yaştan, farklı sosyoekonomik tabakalardan herkesin kafasında rahatça o aracın canlanabilmesi sizce de ilginç değil mi?
İşte Vosvos’un ilginç hikayesi ve bir çok kişinin kalbinde taht kurmasının sebepleri…
Vosvos ya da o zamanki  adıyla Type 1; 1930′larda Nazi Almanyası’nda Adolf Hitler’in zamanın ve günümüzün de demek yanlış olmaz sanıyorum en prestijli Alman otomobil firması Porsche’nin yaratıcısı Ferdinant Porsche’den halkın kullanabileceği, çocuklu ailelere uygun bir otomobil yaratmasını ister. Type 1 uzun süre Alman ordusu tarafından kullanıldıktan sonra, Hitler’in son rötuşlarının ardından Type 181 adı ile Alman halkına sunulur.
Halk otomobili olarak üretilen bu kadar sempatik ve sevimli otomobil günümüzde de görevini başarıyla gerçekleştirir pek çok tutkun onun içi festivaller ve şenlikler düzenler.

Ronaldo' nun Hayatını Değiştiren Olay



Albert Fantrau ile Cristiano Ronaldo 18 yaş altı şampiyonasında oynamaktadırlar. Sporting Lisbon menajeri birbirinden yetenekli bu iki oyuncuyu izlemeye gelir. Ancak yalnızca 1 tanesine şans tanıyabilecektir. İkiliyi karşısına alır ve der ki “Sıradaki maçta kim daha fazla gol atarsa Lizbon’a benimle o gelecek.”

Maç başlar. Cristiano bir gol kaydeder. Hemen ardından Fantrau ikinci golü. Üçüncü gol ise her ikisinin de hayatını değiştirecektir. Kaleci ile karşı karşıya pozisyon yakalayan Fantrau, kaleciyi de geçer, yuvarlasa gol olacak pozisyonda topu hemen arkasındaki Cristiano’nun önüne bırakır. Lizbon biletini arkadaşına verir. 
Maçtan sonra soyunma odasında, Cristiano Albert’e “neden” diye sorar. Cevap; “sen benden daha iyisin” olur…

Bu hikayeyi Cristiano Ronaldo’nun ağzından duyan gazeteciler gidip Albert Fantrau’yu bulurlar. “Evet” der, “hikaye gerçek. O dünyanın en büyük futbolcusu oldu, ben ise işsizim”. Muhteşem bir ev, spor bir araba ve ailesinin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak kadar parayı nerden bulmuştur peki? Fantrau’nun cevabı, Ronaldo’nun ikinci yüzünü gözler önüne serer, “Bunların hepsi Cristiano Ronaldo’dan”

Michael Jordan



Michael Jeffrey Jordan , 17 Şubat 1963’te Brooklyn, New York’ta Deloris ve James R. Jordan'ın oğlu olarak dünyaya geldi. Henüz 7 yaşındayken ailesi ile birlikte North Carolina’ya taşındı. Aynı yıl Emsley A. Laney Lisesi’ne kaydoldu ve kariyerinin ilk adımlarını bu yıllarda attı. Beyzbol, basketbol ve Futbol oynamayı çok seviyordu. Babasının en sevdiği spor olan beyzbol ile spor kariyerine başladı. Henüz 7 yaşındayken beyzbol takımı ile eyalet şampiyonluğunu ve daha sonra nicelerini kazanacağı “en değerli oyuncu” (MVP) ödülünü kazandı. Daha sonra zamanla ağabeyi Larry’nin ayak izlerini takip ederek basketbola gönül verdi.
Jordan, lisedeyken okulun basketbol takımı seçmelerine katıldı ancak çelimsiz ve kısa boylu (1.80m) olduğu için takıma seçilmedi. Hırsı ve azmiyle tüm yazı idman yaparak ve boyunu uzatmak icin çalışmalar yaparak geçirdi. Ertesi sene yeniden seçmelere katılan Jordan bu kez okul takımına seçildi. Lise kariyeri boyunca maç basına 25 sayı ortalaması ile oyanadı. Son sınıfta kaydettiği "triple double" ortalamaları ile (maç başına; 29.2 sayı, 11.6 rebound, 10.1 assist) Laney Lisesi’nin eyalet şampiyonu olmasında önemli bir rol oynadı.. Bu performansı ile Amerika’nın en başarılı lise oyuncularından oluşan "the McDonald's All-American Team" takımına seçildi.
Liseyi bitirdiği yaz, dünyanın en prestijli basketbol kamplarından olan, "Five-Star Basketbol Camp"a katıldı ve azmini orada da sergileyerek koçlar tarafından güneyin en çok gelecek vaadeden oyun kurucularından biri olarak gösterildi.. Ama yine de B+ olan notları ya da kampta sergilediği performans, çok istediği ve başvuru yaptığı UCLA ve Virgina üniversitelerine kabul edilmesini sağlamadı.. Son tercihi olan North Carolina ise kapısını Jordan’a açtı ve basketbol bursu verdi.
1981 yılında North Carolina’nın coğrafya bölümüne kaydolan Jordan ilk yılında "Freshman of the Year" (yılın en iyi birinci sınıf oyuncusu) ödülünü aldı. İlk yılında, aynı takımda yer aldığı James Wothy ve Sam Perkins gibi yıldızların arasından sıyrılamadı. Ancak 1982 yılında NCAA finallerinde North Carolina’nın , maçın bitimine 15 saniye kala yaklaşık 6 metreden attığı 3 sayılık basket ile şampiyon olmasını sağladı. Daha sonraları Jordan bu sayıyı kariyerinin dönüm noktası olarak tanımlamıştır. Bir sonraki sene daha fazla sorumluluk alarak takımının liderliğini üstlenen Jordan’a o dönem hakemlerinin sürekli "hatalı yürüme" çalmasından usanan North Carolina yönetimi, Jordan’ın yavaş çekim görüntülerini hakemlere izletti ve Jordan’ın hatalı yürümediği ancak gözlerin onun hızını yakalayamadığını gösterdi. 1983 ve 1984 yıllarında 2 kez "Yılın Kolej Basketbolcusu" ödülünü kazanan Jordan son senesini tamamlamadan (daha sonra 1986’da eğitimin tamamlayarak diplomasını almıştır) profesyonel olmaya karar verdi ve North Carolina'da düzenlediği basın toplantısında NBA'e adım atma kararını açıkladı. Bu arada Jordan'ın bir başka başarısı NBA'e imza atmadan önce seçildiği 1984 Olimpiyat Takımı ile kazandığı altın madalya oldu.
1984 draftında Hakeem Olajuwon (Houston Rockets) ve Sam Bowie (Portland Trail Blazers)’nin arkasından 3. sırada Chicago Bulls tarafından seçildi. NBA'deki çaylak sezonuna da fırtına gibi başlayan Jordan ilk yılında 28.2 sayı ortalaması ile Bernard King ve Larry Bird'ün ardından sayı krallığında 3. sırayı aldı, bunun yanı sıra 6.5 ribaund ve 5.9 asist ortalamasıyla da "Yılın Çaylağı” ödülünü kazandı.. Yılın "En İyi İkinciler" takımına da seçilen Jordan için en önemli başarı Bulls'un Jordan'ın da kadroya katılmasıyla 1 yıl öncesine oranla 11 maç daha fazla kazanması ve playofflara kalması oldu.Jordan’lı Bulls ilk playoff serisinde Milwaukee Bucks'a 4 maç sonunda boyun eğdi.
Jordan ikinci sezonunda ayağını kırarak talihsiz bir sakatlık geçirdi ve normal sezonda Bulls’un 64 maçında sahada yerini alamadı. Jordan’sız Bulls playofflara kalmayı başardı. Play offlarda geri dönen Jordan, NBA tarihinin en başarılı takımlarından biri olarak gösterilen dönemin Boston Celtics’i karşısında, hala kırılamayan, bir play off maçında en çok sayı rekoruna; 63 sayılık efsane bir performansa imza attı. Ancak Bulls’un Celtics tarafından süpürülmesini engelleyemedi. O dönemki Celtics’in efsane oyuncusu Larry Bird 63 sayılık maçın ardından; "Jordan hakkında ne düşünüyorsunuz ?" sorusunu "Tanrının aramızda olduğuna inanıyorum. Tanrı, Jordan'a bürünmüş durumda aramızda dolaşıyor" diye cevaplayarak bu genç adama duyduğu saygıyı anlatmıştı.
1987-1988 sezonunda da ligde skorlarıyla konuşulan sporcu, "yılın en iyi defans oyuncusu" ödülünü aldı. 1988-1989 sezonu ise Jordan için yine skor rekorlarıyla dolu geçti. Eastern Conference finallerine kalan Bulls, Pistons tarafından yenilgiye uğratıldı; Pistons, Jordan’ın önüne geçebilmek için bir metot geliştirmişti.
Bulls 1989-1990 sezonuna, yükselişteki bir takım olarak geçti. Jordan’ın yanında, Scottie Pippen ve Horace Grant gibi genç ve yetenekli oyuncular, yeni koç Phil Jackson ile birlikte iyi bir takım oluşturmuştu. Bu yıl da Eastern Confederence oyunlarına katılan takım, yine Pistons tarafından yenilerek finallere veda etmek zounda kaldı.
1990-1991 sezoununda Jordan, oyun başına 31.5 puan, 6 rebound ve 5.5 asist ortalamasıyla ikinci MVP ödülünü kazandı. Bu sefer Eastern Confederence finallerinde şeytanın bacağını kıran Bulls, Pistons’ı yendi. NBA Finalleri’ne katılan takımla Jordan, ilk NBA MVP ödülünü kazandı.
1992-1993 sezonu, Jord’ın MVP ödülünü kaptırdığı sezon oldu. Aynı yıl Bulls, arka arkaya üçüncü kez NBA şampiyonu oldu. Oyuncu aynı zamanda, NBA tarihinde arka arkaya 3 kez NBA finallerinde MVP ödülünü alan ilk sporcu olma ünvanını elde etti.
1993 yılında Jordan, New York Knicks ile oynanacak maçın bir gece öncesinde Atlantic City’de kumar oynarken görüldü. Aynı yıl 57.000 $ kumar borcu olduğunu söyledi. Yazar Richard Esquinas ise bir kitabında, Jordan’la oynadığı kumardan 1.25 milyon dolar kazandığını yazmıştı. 2005 yılında kumar alışkanlığıyla ilgili konuşmak üzere bir televizyon programına çıkan oyuncu, burada kumara olan düşkünlüğünü itiraf etti ve hayatta birçok kez kötü seçimler yaptığını söyledi.
6 Ekim 1993’te Micahel Jordan, basketbola karşı ortayan çıkan isteksizliğini ve yokolan hevesini öne sürerek emekliye ayrıldığını açıkladı. Aynı yıl babasının öldürülmesinin de buna büyük bir etken olduğunu söyledi. Çevresindekiler ise şöhretin yükünün oyuncuya ağır geldiğini, buna eklenen 1992 yılı Olimpiyatları Rüya Takımı seçmeleri stresini kaldıramadığını öne sürdü.
Kısa bir süre Jordan, Chicago White Sox ile beyzbol kontratı imzalayarak tüm spor dünyasını şaşırttı. Bunun nedeni ise, babasının Jordan’ı hep bir beyzbolcu olarak görmek istemesiydi. Birkaç yıl bu alanda çok başarılı olmayan bir kariyer çizen oyuncu, 1995 yılında Bulls’a ve basketbol kariyerine geri dönmeye karar verdi.
1995-1996 sezonuna rebound uzmanı Dennis Rodman’ı da bünyesine katarak başlayan Bulls, kısa sürede ligi domine etmeyi başardı. NBA finalinde ise Seattle SuperSonics’i yenerek kupayı aldı. Jordan ise dördüncü kez MVP ödülünü alarak bir ilke imza attı. 1996-1997 sezonunda da geleneği bozmayarak, 5. kez , 1997-1998 sezonunda da 6. kez ödülün sahibi oldu.
Jordan, 13 Ocak 1999’da ikinci kez basketbolu bıraktığını açıkladı. 19 Ocak 2000’de ise NBA’a oyuncu olarak değil, Washington Wizards’ın ortağı ve başkanı olarak geri döndü. NBA’a bir daha asla geri dönmeyeceğini açıklamıştı ancak 2001 yılında "bir dönüş daha" yapmak istediğini ancak bu sefer bunu yeni takımıyla yapacağını söyledi. 25 Eylül 2001’de Wizards takımıyla profesyonel spor kariyerine geri döndüğünü açıkladı. Ancak yaşadığı sakatlık, o sezon Jordan’ın 60 oyun oynamasına izin verdi. 2003 sezonunda ise Jordan’ın Wizards takımı, NBA’de en çok izlenen takım oldu. Ancak oyuncu, diğerlerinin oyunundan hiçbir zaman memnun olmuyordu. Hatta bu memnuniyetsizliğini medyaya da yansıttı. 2002-2003 sezonunun, Jordan’ın son sezonu olacağı belli olmuştu. Son NBA maçına ise 16 Nisan 2003’te çıktı.
Michael Jordan, 2 Olimpiyat altın madalyası sahibi takımda oynadı. 1984 Olimpiyatları’n bir lise öğrencisi olarak katıldı ve ilk kez madalyanın sahibi olma duygusunu tattı. 1992 yılında ise Magic Johnson, Larry Bird ve David Robinson gibi yıldızların bulunduğu "Rüya Takımı" ile ikinci kez bu duyguyu tattı.
7 Mayıs 2003’te Wizards takımının sahibi Abe Pollin, Jordan’ı görevinden aldı. Bunun üzerine Jordan, bu davranışın bir tür ihanet olduğunu ve sonucun bu olacağını tahmin etse, Wizards ile basketbola asla geri dönmeyeceğini söyledi.
Jordan, emekliliğinin sonraki 5 yıl boyunca ünlülerin katıldığı golf yardım turnuvalarında yer aldı, ailesiyle bolca vakit geçirmeye çalıştı, "Jordan Brand" markası altında çıkardığı giyim koleksiyonu ile ilgilendi ve motorsiklete bindi. 2004 yılından beri oyuncunun, liglerde yarışan bir motorsiklet takımı bulunuyor. 15 Haziran 2006’da ise Jordan, Charlotte Bobcats’in ortağı olma kararı aldı.
Jordan, 5 kardeşin dördüncüsü olarak dünyaya geldi. Larry ve James R. Jordan adında 2 ağabeyi, Deloris adında bir ablası ve Roslyn adında bir kız kardeşi var. Oyuncu, 1989 yılında Juanta Vanoy ile dünyaevine girdi. Ikilinin Jeffrey Michael, Marcus James adlarında 2 oğlu ve Jamine adında bir kızları bulunuyor. 4 Ocak 2002’de açılan boşanma davasıyla yollarını ayırma kararı alan ikili, bu karardan vazgeçti ancak 29 Aralık 2006’da dava tekrar açıldı.
Karla Knafel adlı bir kadın, Michael Jordan’ın çocuğuna hamile olduğunu açıkladı ve 5 milyon dolarlık bir dava açıldı. Mahkeme, 2006 yılında DNA testi sonucu Jordan’ın çocuğun babası olmadığı kararına vardı.
Jordan, kendi adını taşıyan "Air Jordan" adlı bir ayakkabı markası yarattı. Bu marka, daha sonra Nike tarafından satın alındı ve "Jordan Brand" olarak yeni bir isim altında piyasaya sürüldü.
Jordan aynı zamanda Looney Tunes çizgi film karakterleriyle de aynı kareler içerisinde bulundu. Nike markasının bir reklamında Jordan, Bugs Bunny ile basketbol oynuyordu. Bu reklam, 1996 tarihli "Space Jam" isimli filme ilham kaynağı oldu. Jordan ve Bugs Bunny ikilisi bu filmde birlikte görüldü. Ayrıca bu ikili başka birçok reklamda da oynadı.
Jordan’ın basketbol dışındaki yan işlerden elde ettiği gelirlerin yüzmilyonlarca dolar olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca Jordan’ın oynadığı her maçta, Bulls takımının biletleri çıktığı anda tükenmiştir. Oyuncu ayrıca sezon başına imzaladığı 30 milyon doları geçen anlaşmalarla da adından söz ettirmiştir.
Jordan, kariyeri boyunca şu başarılara imza attı: 5 kez NBA MVP(en değerli oyuncu ödülü), 5 kez NBA Finalleri MVP ödülü, 1 kez NBA yılın en değerli defans oyuncusu ödülü, 1 kez NBA yılın çaylağı ödülü, 1 kez ACC ligi yılın basketbolcusu ödülü, 2 kez NBA All-star smaç şampiyonası ödülü, sezonda 30.1 ile, playofflarda ise 33.4 ile tüm zamanların en yüksek sayı ortalaması, playofflarda 63 sayı ile bir maçta en çok sayı, 10 sezon boyunca NBA’de sayı krallığı. Bunların yanında 6 kez NBA şampiyonluğu, 2 kez de olimpiyat madalyasını kazandı.
Michael Jordan şu anda çocuklarıyla birlikte Highland Park, Illinois’te yaşıyor. Iki oğlu da bu eyaletteki bir katolik okulu olan Loyola Academy’de okuyor. Jordan kariyeri boyunca ismi en çok pazarlanan figürlerden biri oldu. Nike, Chevrolet, McDonald’s, Coca-Cola gibi dünyaca ünlü birçok markayla anlaşma yaptı. Gatorade markasının ise oyuncu için ayrı bir yeri var çünkü marka, 1991 yılından beri reklamlarında Jordan’ı kullanıyor, markanın 20den fazla reklamında oyuncu yer alıyor. "Space Jam" dışında birçok yapımda da rol alan oyuncu, 2007 yılında "Basketball Man" adlı filmde kendini canlandırıyor. 1.96 metre boyunda.
Muhammed Ali 


17 Ocak 1942’de Kentucky’de dünyaya geldi. Bisikletinin çalınmasına kızıp bir daha hakkının yenmemesi için boksa başladığında 12 yaşındaydı. 1960 Roma Olimpiyatları’nda altın madalya kazanıp ülkesine döndüğünde ise 18 yaşındaydı. Luisville’de zenci olduğu için bir lokantaya alınmayınca, olimpiyat madalyasını nehre attı. O sıralar Amerikalı Müslüman lider Malcolm X ile tanıştı. 25 Şubat 1964'te Sonny Liston’ı nakavtla yenerek dünya ağır sıklet boks şampiyonu oldu. Ertesi gün Müslümanlığı kabul ettiğini açıkladı. Ve Muhammed Ali adını aldı. 1965–67 yılları arasında unvanını 9 kez başarıyla korudu. 1967’de “Benim Viet Kong’la kavgam yok. Bana hiçbiri zenci demedi.” diyerek Vietnam Savaşı’na gitmeyi reddedince boks lisansı elinden alındı. 1971’de mahkeme kararı bozdu. 30 Ekim 1974’te Zaire’de George Foreman’ı nakavtla yenerek şampiyonluğuna yeniden kavuştu. 1979’da boksu bıraktı. 1984 yılında Parkinson hastalığına yakalandı. 1996’da BM tarafından barış elçisi ilan edildi. 

Sözleri
Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım
O kadar hızlıyım ki, odamda ışığı söndürmeye kalktığımda, ışık sönmeden oturduğum yere dönebiliyorum.
Ben boksun Elvis'iyim.

Thomas Edison

Thomas Edison, Ohio eyaletinin Milan kasabasında Samuel Ogden Edison, Jr. ve Nancy Matthews Elliott’un (1810–1871) yedinci çocukları olarak doğdu. Yedi yaşındayken ailesiyle birlikte Michigan’daki Port Huron’a yerleşen Edison, ilköğrenimine yaşadığı bir hastalık dolayısıyla geç başladı. Ancak yaklaşık üç ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı. Kanada’da daha önce öğretmenlik yapmış olan annesi büyük bir zevkle oğlunun eğitimine evde devam ediyordu. Okuması ve tecrübe edinmesi için onu sık sık teşvik ediyordu ve onu sık sık kontrol ediyordu. Derslerinin çoğu çok iyiydi. Son derece meraklı ve yaratıcı kişiliğe sahip bir çocuk olan Edison, 10 yaşına geldiğinde kendisini fizik ve kimya kitaplarına verdi.Bu arada evlerinin kilerinde bir kimya laboratuvarı kurdu. Özellikle kimya deneylerine ve Volta kaplarından elektrik akımı elde etmeye yönelik araştırmalara ilgi duydu; bir süre sonra arkadaşıyla telgraf yaptı ve Mors alfabesini öğrendi. 12 yaşındaysa duymada güçlük yaşamaya başladı. Bunun sebebi olarak birçok teori ortaya atıldıysa da, Edison’a göre kendisi sağır oldu çünkü kendi kulakları tarafından bir tren vagonuna çekilmişti. 

12 yaşına geldiğinde ailesine yardım etmek için Port Huron ile Detroit arasında çalışan trende gazete ve şekerleme satmaya başlayan, ömrünü kurtardığı Jimmie Mackenzie tarafından telgraf operatörlüğü işine başladı. Jimmie’nin Michigan’daki Clemen Dağları’nda J.U. Mackenzie istasyon temsilcisi babası, oğlunun Edison’u kendi kanatları altına almasını ve onu yetiştirmesinden çok minnettardı. Edison’un sağırlığı onu etkilemişti ve yanındaki telegraftan gelen sesleri tekrar duyması için onu teşfik etti. Bu dönemde Edison, telgırafıyla uğraştı arkadaşıda yanında ona yardım ediyordu”mükemmel icat adlı yapıtını okudu ve derinden etkilendi. Bunun üzerine bir yandan komşusunun deneylerini tekrarladı bir yandanda kendi deneylerine ağırlık vererek daha düzenli çalışmaya ve notlar tutmaya başladı. O yıllardaki akıl hocalarından biride telegrafcı ve kaşif Franklin Leonard Pope’tu. Kendisi fakirleşen Edison’a çalışması ve yaşaması için Elizabeth, New Jersey’deki yerini kullanmasına izin verdi.

Edison Elektrikli telgrafla alakalı ilk buluşlarından biride borsadaki değerleri kaydeden bir cihazdı stock ticker. Edison’un kabul görmüş ilk icadı elektrikli oy kaydediciydi, 28 Ekim 1868.

24 Aralık 1871 yılında, 2 ay önce tanışmış olduğu 16 yaşındaki Mary Stilwell ile evlendi. Üç çocukları oldu: Marion Estelle Edison (bilinen adıyla Dot), Thomas Alva Edison, Jr. (bilinen adıyla Dash) ve William Leslie Edison. Mary Edison 9 Ağustos 1884′te hayatını kaybetti.

1880′lerde Fort Myers, Florida’dan bir arsa satın aldı ve daha sonra burda kışları kalmak için kendine küçük bir ev inşa ettirdi. Otomobil endüstrisinin büyük adamı Henry Ford yakın bir zaman sonra Edison’un evinin birkaç yüz metre ötesine taşındı. Bu nedenle Edison ve Ford ölene dek arkadaş kaldılar. 24 Şubat 1886 Edison ikinci evliliğini 19 yaşındaki Mina Miller ile gerçekleştirdi. Bu evliliğinden de üç çocuk sahibi oldu: Madeleine Edison, Charles Edison, ve Theodore Edison.

Thomas Alva Edison, kariyerine New Jersey’deki Newark’ta otomatik tekrarlayıcı ve geliştirilmiş telgraf cihazları ile mucit olarak başlamıştır. Ancak ona ün kazandıran ilk keşfi 1877 yılında geliştirdiği fonograftı. Bu başarı halk tarafından çok beklenmedik karşılanmış ve genelde büyülü olarak görünmüştür. Edison o zamanlarda yaşadığı şehir olan “Menlo Park’ın Büyücüsü” diye de bilinir. Edison’un fonografı kayıtlarını çok ince, kalay yaprağından yapılmış bir silindire gerçekleştirildiğinden kayıtlar sadece birkaç kez dinlenebilirdi. 1880′lerde balmumuyla kaplanmış karton silindirler kullanılan yeni modeller Alexander Graham Bell, Chichester Bell ve Charles Tainter tarafından üretilmeye başladı. Thomas Edison’un “Mükemmel Fonograf”ı yapmak için çalışmalarına devam etmesinin sebeplerinden biri de budur.

Thomas Edison özgür düşünceli biriydi ve yanlısıydı. İlahiyatçı kesimin çizdiği Tanrı portresine inanmıyordu ancak ulu bir güce olan inancından da şüphe etmiyordu. ruhu çok önemliydin varlığını kesinlikle redediyordu. İnanışıyla ilgili pozisyonunu Hristiyan inanışıyla saldırgan agnostisizm arasında bir yer olarak tanımlıyordu.

Edison’un en önemli keşfi Menlo Park, New Jersey’deki ilk endüstriyel araştırma laboratuarıydı. Sürekli olarak teknolojik keşifler ve geliştirmeler-iyileştirmeler yapmak gibi özel bir amaç için kurulmuş ilk kurumdu. Edison birçok icadını resmi olarak bu labaratuarda üretmiş, birçok çalışanı onun direktifleri doğrultusunda bu icatların araştırma ve geliştirmesinde görev almıştır.

Elektrik mühendisi William Joseph Hammer, 1879 Aralık’ında Edisonun labaratuar asistanı olarak görevine başlamıştır. Telefon, fonograf, elektrikli tren, demir madeni ayıracı, elektrikli aydınlatma ve diğer birçok icatta büyük katkılarda bulunmuştur. Hammer’ı özel kılansa elektrik ampulünün icadındaki ve bu aletin geliştirme ve testleri sırasındaki çalışmalarıdır. Hummer 1880′de Edison’un lamba çalışmalarının şef mühendisi olmuş, bu mevkiideki ilk yılında Francis Robbins Upton’ın genel müdürlüğünü yaptığı fabrika 50.000 ampul üretmiştir. Edison’a göre Hammer elektrik ampulünün bir öncüsüdür. 1000e yakın patenti bulunmaktadır.

Sakıp Sabancı'nın Nasihatleri



Türkiye'nin en çok sevdiği işadamlarından biri olan ve soğuk iş adamı anlayışının yerine sıcak sevecen bir yapıya sahip olan Sakıp Ağa'dan nasihatler;



1.Nasıl bir “Güç” arıyorsunuz? Onu Bilin. Güce sahip olduktan sonra ise onu iyi kullanın.
2.Başkasından, özellikle politikacıdan medet, ummayın.
3.Birlik ve beraberlik arayışını her işte ve her fırsatta sürdürün.
4.Karşınızdakilerin “İnsan” olduğunu hiçbirzaman unutmayın!
5.İnsanların birer “Makina” olmadıklarını bilin.
6.Terfi, ödüllendirme ve cezalandırma, başarıya yol açar.
7.Adil olun. Her işte, her konuda, her fırsatta ve herkese karşı adil olun.
8.“Vicdan Huzuru” başarılı olabilmenin temel şartıdır.
9.Ayaklarınız her zaman yere bassın. Hiçbirzaman havalarda dolaşmayın. Kendinizi kimseden üstün görmeyin.
10.Hiçbir işi “Kıyısından Köşesinden Tutmayın”. Yapacağınız iş ne ise, küçümsemeden ona sahip çıkın.
11.Hayata uyun.
12.İyilikleri unutmayın. İyilikleri karşılıksız bırakmayın.
13.Aç gözlü olmayın. “Allahıma Şükür” demesini bilin.
14.Şans, kader ve kısmet, yararlanmasını bilenler için vardır.
15.Hiç ölmeyecek gibi çalışın. Yarın ölecekmiş gibi hazırlıklı olun.
16.Dünyanın sizin etrafınızda kurulduğunu sanmayın.
17.Dostluğa ve arkadaşlığa önem verin.
18.Güler yüzlü ve tatlı dilli olun.
19.Hedefiniz nedir? Onu bilin. Dağılmayın. Lüzumsuz şeylerle uğraşmayın.
20.Sağlıklı olun. Sağlık herşeyin başıdır.
21.Düzenli bir yaşamınız olsun.
22.Manevi dünyanız zengin olsun. Sonra maddi zenginlik gelir.
23.Bilgili olun.
24.Gözünüzü açın.
25.Risk almayı bilin. Cesur olun.
26.Güvenilir insan olun.
27.Hangi işi yapacaksanız, o işi en iyi bilenler ile işbirliği yapın.
28.Yaptığınız iş farklı olsun.
29.Müesseseleşin.
30.İşinizi sevin. İşinize sahip çıkın.
31.Tasarrufa önem verin. Tasarruf yatırım demektir.
32.Borç para vermekte, kefil olmakta dikkatli davranın.
33.“İyiyi” yüreklendirin, alkış verin. “Kötüyü” ayıplayın, ceza verin.
34. Allah herkese “Bölüşmeyi” nasib etmez. “Bölüşmek” ve “Paylaşmak” kutsal ve keyifli bir iştir. Bölüşmesini bilin. Paylaşmasını becerin.
35.Kim akıllı üretir ise onun yanında olun. Kim akılsız tüketir ise ondan uzak durun.
36.Her şeyin bir şeyini, Bir şeyin her şeyini bileceksiniz.
37.Karınıza ve çocuklarınıza vakit ayırın. Ne kadar yoğun proğramınız olursa olsun, karınıza ve çocuklarınıza zaman ayırmalısınız. Bu bir zorunluluk değil bir zevktir.
38.Adınızı temiz tutmaya özen gösterin. Başarı bir bütündür. İsminizi temiz tutun ki, başarı isminizi taçlandırsın.
39.İşbirliği yapacağınız insanları, birlikte çalışacağınız kişileri ve ortaklarınızı seçerken dikkatli olun. Arkadaşlıklarınızı ve dostluklarınızı iyi kurun.
40.Çıkar uğruna, menfaat bekleyişi içinde, belli kolaylıklardan veya imkanlardan yararlanmak hesabıyla, uygunsuz kişi veya guruplarla ilişkiye girmeyin.
41.Kişisel çıkar uğruna, geçici kazanç için kimseyi satmayın.
42.Fikirlerinizden ve değer yargılarınızdan fedakarlık etmeyin. Etmeyin ki önce aileniz ve yanınızda çalışanlar, sonra iş yaptıklarınız ve çevreniz size güvensin.
43.Şeyh uçmaz. Onu müridleri uçurur. Başarıyı yakalamak, başarıyı sürdürmek, başarıyı ileriye götürmek isteyenler ayaklarını yerden kesmemeye, uçmamaya özen gösterirler. Çünkü uçan hiçbir şey havada kalmaz.
44.Hırçın olmayın, hem kendinize hem de başkalarına huzur verin. Hırçınlıklarınızı yenmeye çalışın.
45.Dost olun, arkadaş olun. Dostunuz olsun, arkadaşınız olsun. İnsan sevdikçe ve sevildikçe mutlu olur.
46.Yaşamadan ölmeyin. Yaşayarak ölün. Ölümden söz etmek kötü birşey ama, ölüm mukadder son. Her faninin kaderinde var İnsan bu dünyaya bir defa geliyor.
47.İnsan ölürken yaptıklarına değil, yapamadıklarına pişman olurmuş. Son nefesinizde yapamadığınız şeyler için üzüntü duyun.
48.Eşini iyi seçemeyen, işini de iyi seçemez.

7 Mayıs 2013 Salı



Soichiro Honda’nın Öyküsü Bir Hayat Dersi…



1938 yılında, Bay Honda henüz okulda öğrenciyken, sahip olduğu her şeyi bir küçük atölyeye yatırmış, piston ringleri konusunda kendi kafalarında var olan fikri geliştirmeye koyulmuştur. Çalışmalarını Toyota şirketine satmak istediği için gece gündüz çalışmış, dirseklerine kadar yağlara batmış, o atölyede yatıp kalkmış, sonuç alacağına olan inancını hiçbir zaman yitirmemiştir. İşini sürdürebilmek için karısının mücevherlerini bile rehine koymak zorunda kalmıştır. Ama sonunda piston ringlerini tamamlayıp Toyota’ya sunduğunda, bunların Toyota standartlarına uymadığı söylenmiştir. Onu gerisin geri iki yıllığına okula yolladıklarında, öğretmenleriyle arkadaşları ona gülüp durmuş, tasarımlarının çok saçma şeyler olduğunu söylemişlerdir.

Ama o, bu tecrübenin acısına odaklanacağı yerde, amacına olan konsantrasyonunu sürdürmüştür. İki yıl daha geçtiğinde, Toyota ona hayalindeki anlaşmayı sunmuştur. İhtirasıyla inançlarının sonuç verişi, ne istediğini bildiği, eyleme geçtiği, nelerin iyi sonuç verdiğine dikkat ettiği, istediğine ulaşıncaya kadar yaklaşımını sürekli değiştirdiği içindir. Ama o sırada ortaya yeni bir sorun çıkmıştır.

Japon hükümetinin savaşa hazırlandığı günlerdir o günler. Fabrikasını kurmak için ihtiyacı olan betonu ona vermemişlerdir. Peki, o vaz mı geçmiştir o zaman? Hayır. Bunun ne büyük haksızlık olduğuna mı konsantre olmuştur? Rüyasını ölmüş mü saymıştır? Asla. Yine tecrübelerini kullanmaya karar vermiş, başka bir strateji geliştirmiştir. Ekip arkadaşlarıyla birlikte, kendi betonlarını yapabilecekleri yeni bir süreç geliştirmiş, fabrikasını öyle kurmuştur.

Savaş sırasında o fabrika iki kere bombalanmış, imalat tesislerinin önemli bölümleri mahvolmuştur. Honda’nın cevabı ne olmuştur o zaman? Ekibini toplamış, ABD ordusunun fırlatıp attığı benzin tenekelerini biriktirmeye koyulmuştur. Bunlara “Başkan Truman’ın Armağanları” diye isim takmıştır, çünkü niyeti o tenekeleri kendi imalatında hammadde olarak kullanmaktır. Savaş sırasında Japonya’da bu tür maddeler bulunmamaktadır. Sonunda bütün bunları arkasında bıraktığında, bu sefer de bir deprem, fabrikasını yerle bir etmiştir. Honda da o sırada piston operasyonunu Toyota’ya satmaya karar vermiştir.

Savaştan sonra Japonya’da korkunç bir benzin kıtlığı başladı. Bay Honda ailesi için yiyecek alışverişine bile arabasıyla gidemez oldu. Sonunda çaresizlik içinde, bisikletine küçük bir motor taktı. Hemen ardından komşuları, “Bize de öyle motorlu bisiklet yaparmısın?” demeye başladılar. Bir, iki derken sonunda Honda’nın elindeki motorlar tükendi. O zaman, yeni icadı için motor yapacak bir fabrika kurmaya karar verdi, ama ne yazık ki elinde sermaye yoktu.

Tıpkı daha önce yaptığı gibi, bu sefer de ne yapıp yapıp bir yolunu bulmaya karar verdi! Japonya’daki 18.000 bisikletçi dükkanına birer mektup yazdı, icadının getireceği hareketlilikle Japonya’ya yeniden hayat verebileceklerini söyledi. İçlerinden 5.000 tanesi ona istediği sermayeyi vermeye razı oldu. Yine de, yaptığı motorlu bisikleti ancak azimli bisiklet severlere satabiliyordu, çünkü bunlar çok kocaman, çok ağır şeylerdi. Bunun üzerine son bir değişiklik daha yaptı. Çok daha hafif, küçük bir motorlu bisiklet modeli yarattı. Adını “Super Cub” olarak seçti.

Bir gece içinde başarıya ulaştı. Kendisine İmparatorluk Nişanı verildi. Daha sonra motorlu bisikletlerini Avrupa ve Amerika’nın yeni kuşak çocuklarına yönelik olarak ihraç etmeye girişti. Yetmişli yıllarda da, o kadar tutulan otomobilleri ile ortaya çıktı.

Bugün Honda şirketi, ABD ve Japonya’da 100.000 kişi çalıştırmaktadır. Japonya’nın en büyük oto üreticilerinden biri sayılmaktadır. ABD içindeki satışları da Toyoto’dan fazladır. Bu başarı, bir tek adamın, koşullar ne olursa olsun, bir karara sürekli bağlı kalıp onu uygulamaktaki değeri ve gücü anlaması sayesinde gerçekleşmiştir.
Honda firması bugün motorsiklet yapımından uçağa kadar pek çok alanda faaliyet göstermektedir.




KURŞUN KALEM


Dünyanın en küçük kurşun kalemi

Kuzey Amerika alaçamından yapılmış ve içinde gerçek bir mine olan (0,5 mm çapında), dünyanın en küçük kurşun kalemi, 17,5 mm boyunda ve 3 mm kalınlığındadır.Count von Faber-Castell,bu minik kurşun kalemi,dünyanın en büyük kurşun kaleminin Malezya’daki açılış töreninde anlamlı bir hediye verebilmek için özel olarak ürettirmiştir. Dünyanın yarısını gezerken yanında da bu minik kalemi bulunduran Count von Faber-Castell, gördüğü yoğun ilgi karşısında, Noel için 50 adetten oluşan sınırlı bir seri üretilmesine karar vermiştir.

17,5 mm: normal bir kurşun kalem uzunluğunun yalnızca onda biri... Hayranlıkla bakmak için saklamak yerine, gerçekten bu kalemle yazı yazmak isteyen biri, muhtemelen bu kalemi tutmak için cımbıza ihtiyaç duyacaktır.