“Eğer girişim ilerliyorsa, bolluk ekonomi ile artar; ama girişim yoksa bolluk ekonomi ile birlikte çürür.” J. Paul Getty

Bir ülkenin, genel olarak makro ekonomik performansını incelerken üç unsura bakılır: Enflasyon oranı, İşsizlik oranı, Ekonomideki büyüme oranı. Bunlardan enflasyon ile başlayalım. Enflasyon, kısaca fiyat seviyesinde görülen artıştır. Enflasyonun; ılımlı, aşırı, hiper gibi çeşitleri vardır. Bu sebepten enflasyon hesaplanmasında birden çok yöntem kullanılır. Bunlardan bir tanesi, miktar, teorisinde bahsedilen reel para talebindeki artışın, (büyümenin) reel para arzındaki artışa, yani nominal para artışının fiyatlardaki artışı aşan kısmına eşit olduğu varsayımından ileri gelen şu denklemdir.
Enflasyon oranı=(nominal para artışı)-(reel para talebi artışı) ya da, Fisher hipotezinde bahsedilen enflasyon ve faiz arasında ki oranlar kullanılarak, reel faiz oranı denkleminden de kolay yoldan hesaplanabilir.
Reel faiz oranı=Nominal faiz oranı-enflasyon oranından, Enflasyon oranı=Nominal faiz-reel faiz oranı şeklinde.
Enflasyon oranın, hesaplanmasında birden fazla yol bulunduğundan, Merkez Bankasının açıkladığı bir enflasyon oranı ile İstanbul Sanayiciler Odası gibi farklı kuruluşların açıkladığı enflasyon oranları bazen aynı olmayabilir.
Yatırımcı Enflasyon Oranlarını Nasıl Değerlendirmeli?
Parasal değerleri reelleştirmek için fiyat endeksi kullanılır. Genel olarak fiyat endeksi, üç yoldan hesaplanır: Deflatör, TFE ve ÜFE .
Deflatör; yurt içindeki üretilen nihai mal ve hizmetlerin fiyatlarında ki ortalama, değişmeyi yansıtır. Ancak bu teknik, değişken mal sepetine dayandığından ve ithalatı içine almadığından pek sağlıklı değildir.
TFE ise bir toplumun, en fazla tüketmeyi tercih ettiği sabit bir mal sepetinin, fiyatlarında meydana gelen değişmeleri gösterir. Sabit bir mal sepetini ve ithalatı da kapsadığından, deflatöre göre daha sağlıklıdır.
ÜFE ise; üretim sürecinde kullanılan girdilerin fiyatlarında meydana gelen ortalama değişkenleri gösterir. En önemli özelliği çekirdek enflasyonunu içerir. Çekirdek enflasyonu özel imalat sanayilerinde meydana gelen girdilerin fiyatlarındaki değişmeleri gösterir. Eğer, çekirdek enflasyonu artarsa, enflasyonda artar. Bu sebepten; içlerinde en somut olanı ÜFE’dir.
Yatırımcıya gelince, en başta vermiş olduğum iki formül ile merkez bankasının, yayınlamış olduğu bilgiler sayesinde, çok kolay bir şekilde enflasyon oranını hesaplayıp, MB’nin yayınlamış olduğu enflasyon oranıyla karşılaştırma yapıp ve bu karşılaştırma sonucunda enflasyonu, elde ettiği bilgiler doğrultusunda değerlendirmelidir.
İşsizlik ve işsizlik oranı: İşsizlik genel olarak; doğal, yapısal, friksiyonel ve konjonktürel işsizlik şeklinde çeşitlere ayrılır. İşsizlik oranı hesaplanırken; Çalışmak istemeyen nüfus dikkate alınmaz. Bu durum, kimin çalışıp kimin çalışmak istemediği konusunda tartışmalara neden olmaktadır. Bu sebepten, İşsizlik oranı hesaplanırken son üç ayda iş arayan nüfus dikkate alınır. Üç aydan daha fazla, süredir iş arayan kişiler işsizlik oranına dahil edilmez. Ülkemizde bu yüzden işsizlik oranı gerçek değerinden daha aşağıda çıkabilir.
İşsizlik Oranı Nasıl Değerlendirilmeli?
Bulunan işsizlik oranı, tam olarak gerçeği yansıtamayabileceğinden sonuca, bulunan işsizlik oranın %5’i gibi bir değer eklenebilir.
İşsizlik oranı, hesaplanmadan önce iş gücü hesaplanmalıdır.
İş gücü=Aktif nüfus – Çalışmak istemeyen nüfus ve çalışacak durumda olmayan nüfustur. Burada aktif nüfustan kasıt, bir ülkede çalışabilecek durumdaki 15-65 yaş arası nüfustur. Daha sonra;
İşsizlik oranı= İş gücü/Aktif nüfus*100 formülünden işsizlik oranına ulaşılabilir.
Londra Ekonomi Okulu’ndan Profesör A.W.Phillips 1958’de enflasyon ve işsizlik oranı arasındaki ilişkiyi Phillips eğrisiyle açıklamaya çalışmıştır. Genel olarak, Phillips eğrisi, daha yüksek bir enflasyon oranına daha düşük bir işsizlik oranının eşlik ettiğini göstermektedir. Bu eğri, daha az işsizlikle daha fazla enflasyonu ya da tersine daha az enflasyonla daha fazla işsizliği değiş tokuş edebileceğimizi ileri sürmektedir. Ancak bu değişimler, geçicidir. Çünkü; hem enflasyonun hem de işsizliğin düşük olması mümkündür. Enflasyonu ve işsizliği etkileyen tek faktör birbirleri arasında ki ilişki değildir. Örneğin beklentiler ve güvenebilirlik gibi kavramlarda bu değerleri etkileyebilir.
Büyüme oranı: Bir ülkenin, uzun dönemli hedeflerine ne ölçüde ulaştığını, genel olarak gösteren orandır. Ekonomik büyüme, ülkenin gelişim kapasitesinin genişlemesidir. Yada; üretilen mal ve hizmet miktarının artmasıdır. Bir başka ifadeyle, Reel GSMH’nın orantılı biçimde artması şeklinde ifade edilebilir.
Ekonomik Büyüme Nasıl Değerlendirilmeli?
İktisadi büyümede, önemli olan büyümenin bir anda değil istikrarlı bir şekilde durmasıdır. Yani; ortalama büyüme hızının, fiili büyüme hızıyla yakın olmasıdır. Ortalama büyüme hızı aynı zamanda büyüme trend değeri olarak bilinir. Belli bir zamanda, ekonominin her yıl aynı oranda büyüdüğü varsayılarak hesaplanır.
Ortalama Büyüme Hızı=(Dönem sonu GSYİH)1/ele alınan yıl sayımı/(Dönem başı reel GSYİH)1/ ele alınan yıl sayımı-1
Fiili büyüme oranı=( Dönem sonu GSYİH)-(Bir önceki dönem sonu GSYİH)/( Bir önceki dönem sonu GSYİH) formülleri ile ortalama ve fiili büyüme oranları tespit edilebilir.
Fiili büyüme oranının, trend değeri etrafında (ortalama büyüme etrafında) periyodik olmayan hareketlerle daralması veya genişlemesi biçimindeki dalgalanmalara konjonktürel dalgalanma denir.
Bir ülkenin, ekonomideki büyüme oranının sağlıklı olduğunu ise; bu dalgalanmanın fazla genişlemeden trend eğrisine yakın hareket etmesinden anlarız.
Anıl ÇOMUK
Pamukkale Üniversitesi, İşletme Bölümü
http://akademikperspektif.com/2014/10/06/bir-ulkenin-ekonomisi-makro-acidan-nasil-degerlendirilmeli/








